Sayın Yusuf ÖZTİRYAKİ ile Savunma Sanayinin standardizasyon ve sertifikasyon ihtiyaçları ile ilgili bir sohbet

ÖZTİRYAKİ: "5201 sayılı Harp Silah Araç ve Gereçleri ile Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşları Hakkındaki Kanun ve aynı sayılı yönetmelikte bazı değişiklik ve düzeltmelerin yapılması gerekiyor."

Standardizasyon, test ve sertifikalandırma ihtiyacı nereden kaynaklanmıştır?

Bildiğiniz gibi Sanayi Devrimi malzeme özellikleri konusunda tarihte yeni bir sayfa açtı. Lokomotif üreticileri, buhar makinası üreticileri ve demir yolu yapımcıları yüzyıllardır uygulanan zanaat kavramına daha fazla güvenemediler. Bu imalatçılar kendilerine verilen malzemenin kalitesiz olmasından rahatsızdılar. Amerikan demir yolu yapımcıları kalitesiz Amerikan çeliği yerine daha pahalı ama daha dayanıklı İngiliz çeliğini tercih ettiler. Bu çeşit problemlerden kaçınmak için bazı sanayiciler istedikleri malzemeyi daha detaylı tanıtan şartnameler yayımlamaya başladılar. Mesela ABD Federal Hükümeti top namlularının yapımında kullanılacak çeliğin kimyasal ve fiziksel özelliklerini açıklayan sayfalar dolusu bir şartname yayımladı. Bu tip gelişmeleri takiben çelik üreticileri çeliğin gerilme direncini test edecek yeni ekipmanlar kullanmaya başladılar. ABD’de 19.yüzyılın en büyük şirketi olan Pennsilvanya Railroad standart malzeme özelliklerinin oluşturulması konusunda büyük rol oynadı. Ancak maliyet artışlarına neden oluyor gerekçesiyle bu tür çabalara karşı çıksalar da 1890 larda çelik üreticileri ve kullanıcıları kalite ve güven duygusuna etkisini görerek uzlaşmaya vardılar ve ASTM Standartlarını hazırlayan ilk çalışma komiteleri kuruldu. Birkaç yıl sonra da bu isimle resmi organizasyon kurulmuş oldu. Daha sonraki yıllarda Alman DIN, Fransız AFNOR, Japon JSA ve İngiliz BSI standardizasyon kurumları ortaya çıktı. ISO 1947 de kuruldu ve bu gün yayımlanmış 20.000 den fazla standardı var.

2007 yılında Texas Üniversitesi’nin, ABD’de sanayiciler arasında yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına dayanarak hazırladığı rapora göre; standartlar ve bununla bağlantılı olarak test ve sertifikasyon konusu, pazara giriş ve başarılı bir rekabet için ‘’sin qua non ‘’ yani ‘’olmazsa olmaz’’ şarttır. Çünkü standartlar; ürün kalitesinin tutturulması, ürünün güvenirliği ve performansı, ürünlerin beraber çalışabilirliği, işlerliği ve birbirlerine uyumu, tüketici güveninin kazanılması, doğabilecek hataları ve riskleri baştan önleme, yeni çıkabilecek standartlara süratle uyum sağlama ve son teknolojiyi çok çabuk yakalama imkânı kazandırır. Yönetici, işçi ve mühendis seviyesinde görüşülen sanayi sektörü temsilcilerinin %75 i standardizasyonun kurumları üzerinde etkisinin çok yüksek olduğunu söylemişlerdir.

Sizce Standartların faydaları neler olabilir?

Standartlar; firmada çalışan tüm personele somut bir yön gösterir, tasarım ve imalatı kolaylaştırır ve hızlandırır, pazarı daha düz, açık ve kolay anlaşılır hale getirir, çalışanların ve üretim tesislerinin performansını somut olarak ölçme ve geliştirme imkanı verir, firmaya ve ürünlerine olan güveni artırır, standart dışı ve belgesiz ürünlerin giremediği pazarlara girmenizi sağlar ve böylece o pazara hakimiyetinizi kolaylaştırır. En önemlisi de ürün kalitenizi ve dolayısıyla müşterinin satın alma isteğini artırır. Üretici ile müşteri arasındaki iletişimi ve koordinasyonu artırır, teknoloji transferini kolaylaştırır, tahmin edilemeyecek hata ve arıza ihtimalini azaltarak ilave bakım, onarım, proje, imalat masraflarını önler, ürünün red olma ihtimalini azaltır, üretim teknolojisini ve sistemlerini etkin kullanmanızı sağlar ve israfı önler. Kalite kontrolünü kolaylaştırır ve çevre kirliliğini önlemenize yardımcı olur. Standartlar yüzyıldan fazla bir süredir imalatın ve ticaretin temel taşı olmuştur. Belki biraz abartarak söyleyeceğim ama “standartlar demek medeniyet demektir” ve sanayinizin seviyesini gösterir.

Türkiye’de standartlaşma çalışmalarının başlangıcı hangi yıllara dayanır acaba?

Türkiye’de bilinen ilk standartlaşma çalışması II.Bayezit zamanında Bursa Belediyesi tarafından esnafın kontrolüne yönelik olarak özellikle un, ekmek, çörek, et gibi gıda maddelerinin kontrolüne yönelik olarak uygulanmıştır. Bu günkü anlamda ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde Türk Standartları Enstitüsü 1960 tarihinde kurulmuştur. Dünyada 100 yıldan fazla bir süre önce, sanayi devrimi ile başlayan bu akıma katılmakta biz biraz geç kaldık hala eksiklerimiz var. Mesela bazı ürünlerin laboratuvar ve test cihazları, sistemleri Türkiye’de yok. Yurt dışında yaptırmak gerekiyor, o testleri yapacak firma da rakibiniz olabilir ya da bazen 2-3 yıl sonraya gün veriyorlar. Böyle sıkıntılar var. Bizim de üyesi olduğumuz SAHA İSTANBUL sertifikasyon ihtiyaçlarının milli altyapı ile karşılanması maksadıyla MSB ve San. ve Tek. Bakanlığının tasviplerini alarak, önce laboratuvar ihtiyacının tespiti sonra bu ihtiyaçların nasıl karşılanabileceği konusunda bir çalışma başlattı. Firmaların önünde büyük bir engel gibi duran ama halledilmesi gereken bu konuyu ülke olarak bir an önce çözmek gerekiyor. Bu konuda SSM, TSE, SAHA ilgili bakanlıklarla koordineli olarak çalışıyorlar. Türk Sanayinin kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve rekabet edebilmesi için bu pahalı, meşakkatli ve uzun yolun aşılması gerektiğine inanıyorum. Artık parklar ve ormanlar bile sertifikalandırılıyor. Başka türlü ayakta kalamaz ve rekabet edemezsiniz.

Türkiye’de mevcut test alt yapısı ve kabiliyetlerimizin, yeni geliştirilecek projelerin testleri için yeterli olmayacağını değerlendiriyoruz. Bu itibarla yeni test ve değerlendirme kabiliyetinin kazanılması büyük önem arz etmektedir. Her türlü test ihtiyacının tanımlanması, ihtiyaçlara cevap verecek test alt yapısı ve tesislerinin kurulması, testleri gerçekleştirecek ve bunları değerlendirebilecek uzman personelin kalifiye edilmesi ve nihayet akredite yöntemler kullanılarak testlerin yapılması, hem tedarikçilerin özellikle SSM’nin hem de biz savunma sanayicilerinin ihtiyacıdır. Mesela belli alanlarda uluslararası standartları haiz çevresel test alt yapısının mevcut olmaması, yurt dışı kaynakların kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Yerli imkânlarla yapılamayan testler için ihtiyaç duyulan yatırımlar belirlenerek, tüm çevresel testleri kapsayacak “Milli Test Merkezi” kurulacağını SSM Müsteşarlığı Sektörel Strateji Dokümanından biliyoruz.

Ayrıca bu kapsamda, KOBİ vb. alt yüklenici profili ve kapasiteleri de göz önüne alınarak kriterleri belirlenmek kaydıyla, sektörde faaliyet gösteren tüm şirketlerin ihtiyacına yönelik bir akreditasyon merkezi kurulması, ihracat konusunda tüm ekosistemin elini kolaylaştıracak, aynı zamanda yurtiçi tedariklerde de belli bir standardın yakalanmasıyla kalifikasyon ve test süreçleri kısalacaktır. Böyle bir merkezin, Türkiye Savunma Sanayinin geliştirilmesine ve uluslararası alanda rekabet edebilirliğinin geliştirilmesine önemli ölçüde katkıda bulunacağını düşünüyoruz.

Sektörel seviyede test ve sertifikasyon altyapısını planlama ve geliştirme konusunda yapılan çalışmalar nelerdir acaba?

SSM tarafından Savunma Sanayi Test Altyapı Envanteri oluşturulmuş ve SSM sanayileşme portalinde üyelerin erişimine açılmıştır. Müsteşarlıkça Test ve Değerlendirme Altyapılarının Değerlendirilmesi, Geliştirilmesi ve Yönetilmesi Çalıştayı ve mevcut ve yeni kurulacak test merkezleri için işletme modeli üzerinde çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Bu konuda Türk Test adında bir test ve değerlendirme şirketinin SSM tarafından kurulacağını ve mevcut tesislerin hizmetinin bu şirket vasıtasıyla yürütüleceğini MSI Dergisi Haziran 2016 sayısı vasıtasıyla öğrenmiş bulunuyoruz.

Stratejik planın altını çizdiği özgün ürün geliştirme hedefi; ancak ve ancak bu alandaki tasarım ve test alt yapısının imkân verdiği ölçüde gerçekleşebilecektir. Oluşturulacak test alt yapısı mutlaka uluslararası düzeyde ve akredite olmalı; mümkün olduğunca sivil ve uluslararası taleplere de cevap verebilmelidir. Test alt yapısı ihtiyaçları projelerin kendisi kadar önem arz etmektedir.

Firmanızda standartlaşma ve sertifikasyon faaliyetleri hakkında neler söylersiniz?

Bu gün Birleşmiş Milletler, NATO, ABD, AB Ülkeleri ihalelerine girdiğinizde ISO, ASTM, CE, DIN ,BS standartları karşınıza çıkıyor. Ürünlerinizin sertifikalarını istiyorlar, yoksa ihaleye giremiyorsunuz. Birleşmiş Milletlerin Çevre Politikası (Environmental Policy for UN Field Missions ) dokümanı var, bunlara uygun ürünler üretmek ve sertifikalarını almak gerekiyor. Test süreci, değerlendirme süreci ve sertifikasyon süreci hep ilave masraflar ve maliyetler getiriyor. Bazen zaman alıyor. Bizim endüstriyel mutfak ürünleri ile ilgili sertifika eksiğimiz yok, bu nedenle 110 ülkeye rahatlıkla ihracat yapabiliyoruz. Savunma Sanayi ürünlerimiz ise gelen şartnamelere göre oluyor, bu da neredeyse her farklı ürün için test ve sertifika almak demek, tabi masraflı oluyor ama biz bundan kaçmıyoruz, aksi halde uluslararası ortamda rekabet edemezsiniz.

Diğer bir konu da; sanayicilerin NATO tatbikatlarına katılımı ile gizlilik dereceli ihalelere katılım konusudur. Bu tatbikat ve ihalelere katılabilmek için NATO ve Milli Klerans ile Tesis Güvenlik Belgesi ve Kişi Güvenlik Belgesi almak gerekiyor. Bizim ürünlerimiz bilindiği gibi Lojistik Destek Sistemleridir ve Kontrole Tabi Ürünler Listesinde olmadığı için bize bu belgeler verilmiyor, biz de bu faaliyetlere katılamıyoruz. Mesela geçtiğimiz ay (Ekim 2016) İtalya ve Norveç’teki NATO karargâhlarında yapılan Trident Juncture 2016 tatbikatına katılım için SASAD üzerinden bilgi geldi ancak klerans ve güvenlik belgeleri alamadığımız için temsilci gönderemedik. Bu belgelerin Kontrole Tabi Malzeme üretmeyen bizim gibi firmalara da verilebilmesi ve işlemlerin hızlandırılması için 5201 sayılı Harp Silah Araç ve Gereçleri ile Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşları Hakkındaki Kanun ve aynı sayılı yönetmelikte bazı değişiklik ve düzeltmelerin yapılması gerekiyor. Bu konuda ilgili makamlarla şifahi görüşmeler yaptık ama henüz bir sonuç elde edemedik.

Bana savunma sanayinin önündeki önemli meselelerden biri olan test ve sertifikasyon ihtiyaçları konusunda görüşlerimi belirtme fırsatı verdiğiniz için size çok teşekkür ederim.